Kavak Yelleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kavak Yelleri

En ßüyük Kavak Yelleri Fan Sitesi
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Orhan Seyfi Orhon Şiirleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Empty
MesajKonu: Orhan Seyfi Orhon Şiirleri   Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Icon_minitimeÇarş. Haz. 11, 2008 1:13 pm

Anadolu Toprağı

Senelerce sana hasret taşıyan
Bir gönülle kollarına atılsam.
Ben de bir gün, kucağında yaşayan
Bahtiyarlar arasına katılsam.

En bakımsız, en kuytu bucağın
Bence "İrem Bağı" gibi güzeldir.
Bir yıkılmış evin, harab ocağın,
En heybetli saraylara bedeldir.

Kadir Mevlam, eğer senden uzakta
Bana takdir eylemişse ölümü;
Rahat etmem bu yabancı toprakta,
Cennette de avutamam gönlümü.

Anladım ki: Sevda, gençlik, şeref, şan.
Asılsızmış, şu yalancı dünyada.
Hasretinle yad ellerde dolaşan
Hızr'ı bulsa gene ermez murada.

Yalnız senin tatlı esen havanda
Kendi millî gururumu sezerim.
Yalnız senin dağında, ya ovanda
Başım gökte, alnım açık gezerim.

Hürüm, derim, eskisinden daha hür,
Zincirinle bağlansa da ayağım.
Şimdikinden daha ferah görünür
Zindanında olsa bile durağım.

Bir gün olup kucağına ulaşsam,
Gözlerimden döksem sevinç yaşını.
Sancağının gölgesinde dolaşsam,
Öpsem, öpsem toprağını, taşını.

Çengelköy

Boğazın her yeri bir parça değişmiş şimdi,
Yine Çengelköyü lakin öyle!
Bahçeler, bağlar, ağaçlar, evler...
Yine sessiz, yine sakin öyle!
Elli yıl köyden uzak kalmışken
Tanıdım: İşte benim doğduğum ev!
İşte, en eski mahallem, sokağım!
Geçiyor aynı sokaktan hâlâ
Kendi halinde vakur insanlar...
İşte hiç fasılasız dört mevsim
Köye lezzet dağıtan bostanlar!
İşte tılsımlı o bağlar ki bütün dünyada
Yoktur eşi!
Sonbahar oldu mu dallar eğilir,
Sararır ayvalar altınlaşarak,
Meyve halinde verirler güneşi.
Tanıdım: Çarşının en ihtiyarı
Başı göklerde asırlık çınarı.
Bir tevekkül katıyor manzaraya.
Çekilen eski kayıklar karaya.
Öyle hoş bir yüzü vardır ki köyün,
Bir gören artık unutmaz neresi?
İşte, kış vakti coşup çağlarken,
Yaz gelip kupkuru kalmış deresi!
Tanıdım: Şevk ile erken uyanıp
Gittiğim camii bayramlarda!
Karabaş nesli tükenmiş artık
Kediler damlarda...
Gözlerim daldı yine,
Bir hayal alemine!
Elli yıl önceki tipler geçiyor karşımdan:
Kamil Ağa... göğsü açıktır kış, yaz,
Karda, yağmurda da hep böyle gezer aldırmaz.
Yaşı yetmişse de hâlâ gençtir,
Dağılır, parçalanır göğsüne çarpan yıllar...
Bir avuç taze köpüktür sanki
Şu ağarmış kıllar!
Sami bey... ismi tanınmış hattat.
Bizce İzzetle Yesari'ye de üstün kat kat.
Huyu hırçıncadır amma severiz
"O bizim hattatımızdır" diyerek
Övünür, hem överiz.
Hatemi bey ki Meşihatteydi,
"Molla bey!" derdik ona.
Şıktı, bir parça da hatta züppe!
Başta bir ince sarık, sırtta ipek bir cüppe,
Elde mercan tesbih,
Şal yelek, incecik altın köstek...
Şıktı velhasılı pek!
Komşumuz Miralay Ahmet bey ki:
Unutulmaz daha genç yaşta ölen
O güzeller güzeli Eşi Növber Hanımın iç acısı!
Kerim Ağa... hamlacı, Abdülmecidin hamlacısı.
Anılır ismi, sayar gençler onu,
Boğazın eski kürek şampiyonu!

Her zaman kaşları öfkeyle çatık,
Yüzü hep böyle asık,
İşte en sert baba: Çerkes Ali bey!
Köyde sessiz yapılırken her şey,
İki haylaz çocuğun terbiyesi
Duyulur her gece çığlık, çığlık!

İşte ilk sevgilim, ilk aşkım,
O güzel Naile ki,
Hepimiz gizlice aşıktık ona!
Titreyen perdelerin ardından
Arıyorken biz onun gölgesini,
Ansızın gökten uçan bir yıldız
Gibi bir gün bırakıp gitti bizi!

İşte, gayetle temiz,
İşte, gayetle titiz
Ebe İlhame Hanım!
Severiz, bizleri paylar da yine!
Çünkü biz dünlü çocuklar, hepimiz
Doğmuşuz ellerine!

Elde bir çanta uzaktan görünür,
Köyün en hazik olan, diplomasız
Cerrah Mustafendi!
Evvela çanta gider, sonra peşinden kendi.

İhtiyar Angeli aktar küçücük dükkanda,
Sürme, laden, kına hep ayrı durur bir yanda.
Kutular ayrı, paketler, kavanozlar ayrı.
"Ne arasan bulunur derde devadan gayrı!"

Ve nihayet
Sokağın bekçisi sadık Karabaş!
Bizi bir gördü mü gözler parlar,
Duyulur tatlı, kesik havlamalar.
Köyde herkesle yakından tanışır,
Dili yok, söyleyemez söz amma,
Sallanan kuyruğu dildir konuşur!

İşte rüyası hayalimde kalan Çengelköy!
Elli yıl önceki tipler işte!
İşte bağ semti, Çakaldağ, Maslak...
İşte, İcadiye!
İşte, mehtabı yakından
Bir gümüş ayna gibi
Seyreden Tarlabaşı!
İşte, tarihe bakan gözlerle
Ceneviz devrini görmüş çarşı!
Yine rüyalara dalmış uyuyor,
Küçücük koydaki sessiz yalılar,
Yine herkes tanıyor birbirini,
Yine eş, dost öyle!
Bir benim sade uzaktan gelmiş,
Bir benim sade köyün bilmediği,
Bir benim el sayılan!

Beklerdim bir tanıdık yüz boşuna,
Bekledim boş yere bir dost bakışı,
Bir dost gülüşü...
"Göçtü çoktan!" dediler
Anarak ismini sordumsa kimi!
Daracık, kuytu sokaklarda gezip,
Aradım gençliğimi!

Orhan Seyfi Orhon


Geldigin Günün Hatirasi

Sana nasil anlatilir
Sensiz hayatin boşlugu,
Bir zindanin agir agir
Çöker üzerime loşlugu.
Dünya her mihnete bedel
Sen oldugun için güzel
Hayat, hayal, ümit, emel
Senden aliyor hoşlugu.
Ariyorum seni uzak
Bir şehirde sallanarak
Hala geldigin günün bak
Üzerimde sarhoşlugu.

Orhan Seyfi Orhon


Gönlüm

Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrü böyle
Çırpınarak, titreyerek

Ne şerefli bir adı var,
Ne bir büyük maksadı var.
Her gün biraz zedelenen
İki ipek kanadı var

Sabırlıdır, gözü toktur,
Zavallının derdi çoktur.
Yorulunca konacağı
Bir yuvası bile yoktur.

Her şey ona karşı durur:
Güneş yakar, kış dondurur.
Bazı tutar kanadından
Bir fırtına yere vurur.

Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor titreyerek.
Zavallının bir baharlık
Ömrü böyle tükenecek!

Orhan Seyfi Orhon


İhtiyarlar

İhtiyar ansızın içinden coştu,
Galiba o akşam biraz sarhoştu,

Dönüp karısına dedi gizlice
Beni seviyorsan gönülden eğer
Sözümü kırmazsın işte bu sefer
Gel, yalnız bırakma beni bu gece

İçimde var yeni bir heyecanım,
O kadar coşkun ki bu akşam kanım

Karısı sözünü kesip dedi ki:
'Yetişir, anladım nedir maksadın...
Galiba sen hala uslanmadın?
Neyse, bu seferlik razıyım; peki!'

Sofrada toplandı bütün aile.
İkisi umulmaz bir sevinç ile

Çok yemek yediler, çok gülüştüler.
Bu çapkın erkeğin yaşı doksandı.
Kadının on sene daha noksandı.
Yemekten kalkınca yorgun düştüler.

Horozlar, o sabah güneş doğarken
Bir çılgın kahkaha kopardı birden.

Geldi bir alaycı yüz güneşe de.
Uyandı hayretle iki ihtiyar;
Çünkü ikisi de sabaha kadar
Horlayıp durmuştu birer köşede!..

Orhan Seyfi Orhon


Kış Gecelerinde

Bütün şehir nihayetsiz bir nur içinde
Kış mehtabı daha parlak, daha lekesiz
Ne buluttan bir eser var, ne bir küçük iz
Gülümsüyor gibi sema sürûr içinde

Şu saatte kesilmemiş henüz gözyaşım
Penceremin kenarına dayalı başım
En küçük bir teselliden, ümitten uzak
Hep o eski günlerimi hatırlayarak
Ben sabahı bekliyorum fütur içinde

Bütün şehir nihayetsiz bir sûr içinde
Karşı evlerde bir saadet yuvası yine
Ayın beyaz ışıkları dolmuş içine
Şimdi çiftler uyuyorlar bu nur içinde

Bu saatte sade ben bir tek başımayım
Ben Yarabbi, bu uzlette nasıl yaşayayım
Düşünmeden ayrılığın nihayetini
Hissettiğim dakikada hıyanetini
Seni nasıl terketmiştim gurur içinde

Bütün şehir nihayetsiz bir nur içinde
Yıldızlardan semada görünmüyor eser
Salmış uzak alemlere gizli akisler
Birer katre ziya gibi billur içinde

Orhan Seyfi Orhon

O Beyaz Bir Kuştu

O, beyaz bir kuştu, uzun kanatlı;
Ardında ışıktan bir iz bıraktı.
Yek gibi dağları aştı bir atli,
Arada bir engin deniz bıraktı.

Uzaktan gelirken derin akisler,
Kapadı geçtiğim yolları sisler.
Tutuştu içimde birikmiş hisler;
Gönlümü o kadar temiz bıraktı.

O, beyaz bir kuştu ak kanatlıydı;
Yel gibi dağları aşan atlıydı;
Hayâldi, hayâlden bile tatlıydı;
Ne ışık bıraktı, ne iz bıraktı

Orhan Seyfi Orhon


Tereddüt

Sarahaten, acaba, söylesem darilmaz mi?
Darilmak adeti, bilmem ki çapkinin naz mi?
Desem ki: 'Ben, seni...' ,yok, dinlemez ki, hiddet eder!
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?
Desem ki: 'Ben, seni pek...' Ya kizar, konuşmazsa?
Derim: 'Bu çektigim insaf edin, eger azsa...'
Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' hayir, kizar bilirim,
Tereddütüm acaba hiddetinden az mi elim?
Desem ki: 'Ben, seni pek çok...' Sakin gücenme emi,
Sakin gücenme, eger anladinsa sevdigimi…

Orhan Seyfi Orhon


Veda

Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Hani ey gözlerim bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım birkaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?

Orhan Seyfi Orhon


Yolculuk

Veda ettim gençliğimin gamsız geçen rüyasına,
Çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına.

Bilmiyordum yol neresi? Varacağım yer neresi?
Dayanarak gidiyordum ilhamımın asâsına.

Bu sahranın kanat germiş her yerine ıssızlıklar,
Ufuklardan yalnız iki yıldız dogmuş semasına.

İki yıldız.. işte benim rehberim bu, yürüyordum;
Nihayetsiz gecelerin daldım zulmet deryasına.

Yürüyordum; dağlar geçip, uçurumlar atlıyordum,
Tâbi oldum saçlarımda esen sevda havasına.

Yürüyordum, gök gürlüyor.. yürüyordum, fırtına var,
Türüyordum, göğüs germiş bu dağların borasına,
Bir ses duydum uzaklardan: "Seyfi, diyor, bir âfetin
"Düştün siyah gözlerinin yine kara sevdasına!"

Orhan Seyfi Orhon

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Empty
MesajKonu: Geri: Orhan Seyfi Orhon Şiirleri   Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Icon_minitimeÇarş. Haz. 11, 2008 4:24 pm

hepsi ayrı güzel paylaşım için saol:)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
xX PrenseS Xx
кaνaк уєℓℓєяi aşığı
кaνaк уєℓℓєяi aşığı
xX PrenseS Xx


Kadın
Mesaj Sayısı : 666
Nerden : Kavak Yellerinin Kalbinden :)
Kayıt tarihi : 03/06/08

Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Empty
MesajKonu: Geri: Orhan Seyfi Orhon Şiirleri   Orhan Seyfi Orhon Şiirleri Icon_minitimeÇarş. Tem. 09, 2008 12:09 pm

Teşekkürler cnm mutlu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Orhan Seyfi Orhon Şiirleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kavak Yelleri :: Her Telden :: Serbest Kürsü :: ŞiirLer-
Buraya geçin: